Sunday 26 February 2012

La mutfak..

bizim kültürümüzde bir laf vardır başka bir yere gezmeye gidenlere geldikten sonra sorulmak üzere..yediğin içtiğini boşver gezdiğin gördüğünü anlat şeklinde salık veren. fakat aileden ayrı yaşamaya henüz başlayan ve yemek yapmanın artık zorunluluk olduğu bendeniz için işin mideyle olan bu kısmı pek de öyle esgeçilecek gibi değil..
ilk günlerde kalacak yer bulmanın sıkıntısı ve yeni bir yere adapte olma süreci çok kısa bir süre de olsa bir iştah kapanmasına sebep olmuştu bende. fakat evde yemek yapmanın ve mutfak alışverişinin zevkine varmaya başlayınca tüm ihtişamıyla geri döndü o iştah..
yemek yapmayı oldum olası sevmişimdir. özellikle herkesin sevemeyeceği ama birçok kişiye sevdireceğimi iddia ettiğim farklı tadların karışımından oluşan  yemekler hazırlamak son derece rahatlamış ve dingin bir ruh haline geçmemi sağlar. sadece yemeği tatmak değil onun yaratım süreci hangi malzeme hangisi ile birleşince nasıl bir tat alır a dair deneyimler hep yenisini yaptıkça üzerine eklemlenir. üstelik ne mimari proje yapma süreci kadar sancılı ne de sonuca dair belirsizlikler taşır. proje ortaya çıkarma sürecindeki kısırlık ve sıkıntılı ruh hali yemek yaparken de olmuyor değildir gerçi özellikle de kalabalık bir gruba hazırlanacak yemeklerde insanların beklentileri ile de birleşince işin içine güzel sunum gibi parametreler de dahil olur ki işte o zaman neredeyse mimari proje tadında işler yapmak adına biraz daha stres basıverir insanı. ama nihayetinde uzun uğraşlar sonucu çıkardığınız tabaklar keyifli sohbetler eşliğinde silinip süpürüldüğünde  geriye ne gam kalır ne tasa..
son zamanlarda benim için yemek yapmak en az burada yaşadığım diğer deneyimler ve keşifler kadar heyecan verici bir rutin. rutin diyorum çünkü malum biraz da bütçe planlama konusundaki gereklilikler beni buna zorunlu kılıyor. fakat şikayetçi olmak bir yana buradan kendime epey bir malzeme çıkarmanın peşindeyim. itiraf etmeliyim ki bu işin tek sıkıntılı çoğu zaman tek başına yemek zorunda olmak. hızlı yemek konusunda takıntıları olan ben, şimdi insanın tek başına yemek yerken nasıl da süreyi planlayamadığını aralarda neden es veremediğini daha net görüyorum bir yandan. eleştirel kişiliğime bir yanıt oldu adeta! tüm bu lezzetler yenilen yemekler efenim kaldırım üzeri kahve molaları filan birileriyle birlikte paylaşılınca daha bir anlamlı. elbette yalnız geçirdiğin vakitlerin ve bireysel anların keyfi lezzeti de bambaşka fakat iş mideye gelince onun neden sadece mideye ait bir ihtiyaç olmadığını daha iyi anlıyor insan..
buradaki gündelik hayata adapte olmanın ilk sinyalini zaten çok sevdiğim deniz ürünlerini daha sık tüketmeye başlayarak verdiğimi farkettim. envai çeşit deniz ürününden şimdilik sıklıkla somon pişirerek faydalanıyorum ama yakın zamanda katalan üsulü pişirme tekniklerini öğrenerek bu rutini renklendirmeyi planlıyorum.paella bile yapmak var kafamda. buradan gelecek olanlara duyurulur ki onları bekleyen sadece burada görülecek yerler tadılacak genel lezzetler değil naçizane benim elimden çıkacak füzyon(!) katalan tatlarıdır da aynı zamanda.şimdiden duyurulur!

No comments:

Post a Comment